Dünya yaşamı sonsuz güzelliklerle doludur. mutlu olmak, iyi bir yaşam sürmek hiç de zor değildir... en azından o kadar da uzak değildir. ama insan kapılır... hırsına kapılır, kazdıkça kazar, neyin peşinde koştuğunu bilmez, ama koşar, zamanın onun için nasıl hızla geçtiğini, ömrünü aptalca şeylerle tüketmekte olduğunu, ölümüne doğru koştuğunu farkedemez.insanlar için güneş vardır, ve işte ay, her ne kadar güneşin yanında küçücük kalsa da, önüne geçip ışığını kesmeye, dünyanın sonsuz güzelliklerine gölge düşürmeye başlamıştır...ve insan kapılır... para peşinde, şöhret peşinde, kimlik peşinde tüketir kendini. kendisiyle birlikte diğerlerini de bu yarışa sürükler, kendi rahatsızlığını başkalarının rahatsızlığıyla besler, susuzluğunu gidermek için tuzlu su içer...küçücük ay, güneşin o kudretli ışıklarının önüne geçmiş, kapamıştır. insanlar için dünya karanlıktır artık, güneşin yerine ayın karanlık yüzü vardır; güneş sadece arkadan göz kırpmaktadır, kendisine inananlar ve kendisi için savaşanlar için...Dark Side Of The Moon tüm bunlara ve çok çok daha fazlasına dair, bir edebiyat yapıtı, bir sinema filmi, bir opera, bir tiyatro oyunu, bir müzik albümü, bir sanat eseridir.
ilk kez dinleyen ve ayrımına varan kişinin; öncesinde ve sonrasında dinlediği tüm albümleri tekrar gözden geçirmesine yol açan, büyük ölçüde değersizleştiren şaheser. o kadar gaddar bir albümdür ki, beyne bir kere yerleşti mi çıkmaz. her dinlediğiniz şarkıda, albümde sizi karşılaştırma yapmaya zorlar. yanında diğerleri ile bulutların arasındaki zirvedeki tahtında oturup diğer gruplara, albümlere küçümseyerek bakan bir varlık gibidir adeta, " bu ne?" der size, "bunu mu dinliyorsun?". yeter artık başka gruplar, başka albümler de dinlemek istiyorum denir, başarılır da. sonra gün gelir bu 4 adam tekrar toplanır , çıkıp sadece 20 küsür dakika çalarlar. sigarayı bırakmış bir insanı tekrar sigaraya başlatan tek sigara gibi yeterlidir bu 20 dakika, paket gerekmez. herşey baştan başlar, Ayın Karanlık Yüzü sizi bekler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder